KYNODONTAS (DOGTOOTH)
Absürd ve durgun başlayan filmde iki zorba ebeveynin, iki kız, bir de erkek evlatlarına yarattıkları gerçekdışı dünyanın hikayesi anlatılıyor. Başlangıçta ağır temposu ve görsel anlatımdaki başarısızlığı nedeniyle kendine bağlamayı beceremese de hikayenin yaratıcı ve zeki ilerleyişi bu sorunu gideriyor.
Muhtemelen sosyopat olan ebeveynler çok değişik bir kapanla evlatlarını hapsetmiş bulunuyorlar. Gerçek dünyaya dair hiçbir fikirleri olmayan oldukça da yetişkin çocuklar evlerinden çıkmak için gerekli olgunluğa gelmeyi bekliyorlar ve bu olgunluk belirtisi de filme adını veriyor: Evden ayrılmak için yeterince büyümenin şartı köpek dişinin düşmesi.
Ebeveynlerin kurdukları bu kapanın sebebini açıklamakla uğraşmıyor yönetmen. Derdi o değil. Bence akıllıca bir seçim olmuş. İnsan evlatları olarak karakteri belirleyenin çevresel etkenler mi yoksa kalıtsal etkenler mi olduğu tartışmasına ve kıstırılmış bir insanın gerçekle ilişkisine dair başarılı bir öykü.
Karakterler alabildiğine soğuk ve tutkunun en ufak zerresinden bile uzak. Bu filmi Brecht tarzı bir yaklaşımla gözlemlememize olanak veriyor. Sinemada çok tercih edilen bir yöntem olmasa da bu hikayede bence doğru seçim. Daha önce de dediğim gibi filmi seyretmekten ziyade karakterleri gözlemliyoruz.
Çocukların eğitimi tamamen bilmediklerinden korkutmak üzerine kurulu. Bu eğitimin paralelinde bir köpeği ailelerine katmak için eğitmenlere vermeleri de aslında çocuklarına yaptıklarına delalet ediyor. Daha önce görmedikleri her şeyin bir tehdit olduğu ve ancak evlerinin sınırları içinde güvende olduklarına inandırılan çocuklar havada gördükleri bir uçağın arka bahçelerine düşen bir oyuncak olmasına hiç şaşırmıyorlar.
Ebeveynler çocuklar arasındaki rekabeti sürekli kızıştırarak kendilerine sorgulanamaz bir sevgi ve itaatle bağlanmalarını sağlıyorlar. Korku, rekabet mikro bir faşizm yaratıyor ve çocuklar kendi kendilerini çerçeveledikleri bir soyut hapishanede yaşıyorlar.
Erkek çocuğun kediyle imtihanı sahnesi özellikle çok etkileyici. Kıstırıldıkları cehaletin getirdiği zalimce bir rasyonaliteye sahipler. Kediyi vahşice öldürdüğünde babanın buna uygun bir yaklaşımla kedi denen yaratığın nasıl insan düşmanı bir canavar olduğu ve görüldüğü yerde hemen itlaf edilmesi gerektiğini anlatırken dış dünyadaki binbir türlü tehlikeden biri olduğunun altını çiziyor ve bize de bir soru soruyormuş gibi: Size kedinin ne olduğu anlatılmamış olsaydı ve bunu ilk benden dinleseydiniz benden şüphe eder miydiniz?
Gerçek nedir? Eldeki verilerle vardığımız rasyonel sonuçlar ve bu sonuçları diğerlerinin vardığı sonuçlarla karşılaştırmak hasebiyle elde edilen çıkarımlar mıdır? Birileri veri elde etme yöntemlerimizi kısıtladığı zaman değişen gerçek midir? Gerçek göreceli olabilir mi? Kedi insan eti yiyen vahşi bir canavar olabilir mi?
Filmde faşizan bir havanın etkisi cinsellikte de görünüyor. Erkek çocuk için bir seks partneri getirilir ve “sorun çözülürken” kız çocukların böyle bir “sorun”u yokmuş gibi davranıyor ebeveynler. Hatta kızlar gerekirse erkeğe bu hususta hizmet verebilecek varlıklar olarak görülüyor. Burada babanın erkek egemen bir fantezi dünyası yaratmış olması da şaşırtıcı gelmiyor.
Gelin görün ki hayat bu, gerçek bu… Öyle bir kaba sığmıyor ve gün geliyor bu kaleye sızmanın bir yolunu buluyor. Bir Rocky kasediyle neye uğradığını şaşıran büyük kız kardeş artık sıkıştırıldığı kapandan rahatsızlığını belli eder hale geliyor ve buradan sonra adım adım şüpheye batıyor. Şüphe büyüdükçe de baskıya karşı koymaya çalışıyor ve özgürlüğü arzulamaya başlıyor. Bunun için de nihai fedakarlığı göze alıyor ve dişinden kurtuluveriyor.
Baskı ne kadar yoğun olursa olsun hayat –ya da gerçek- en karanlık hapishaneye bile sızmayı ve gönüldeki özgürlük ateşine kıvılcım çakmayı becerebiliyor. Anlamsız ve beklenmedik bir yerden yola çıkan büyük kız sonunda dişinden vazgeçip yuvayı terk edecek olgunluğa geldiğini haykırıyor. Haykırıyor haykırmasına da o noktada bile evden çıkmanın tek yolunun arabayla olduğuna dair imanını terk edemiyor. Yani özgürlüğe giderken bile yanında hapishanesinden bir şeyler götürüyor. Kapandan kurtulmaya çalışırken kapanı kuranın sert tepkisiyle karşılaşan büyük kız, özgürlüğe ulaşmak için çırpınırken bile kapanı kuranın koyduğu ve korkuyla zihnine nakşettiği kurallara uymak zorunda hissediyor.
Öykü ne kadar başarılıysa teknik açıdan o kadar başarısız film. Işık, görüntü, kadraj hep problemli. Oyuncular başarılı ve bu da filmi izlenebilir kılıyor. Bu kadar güzel bir hikaye ve nispeten başarılı oyunculuklar daha özenli bir yapımı hak ediyordu.
Kynodontas ilginç sorular soran ve hepsini cevapsız bıraksa da eninde sonunda ışık karanlık zindanlara sızmanın bir yolunu bulur diyen güzel bir film.